Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının Tümü Üzerinde Görüşmeler
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.24
BAŞKAN: Mehmet Mustafa AÇIKALIN (Sivas)
BAŞKAN VEKİLİ: Recai BERBER (Manisa)
SÖZCÜ: Hasan Fehmi KİNAY (Kütahya)
KÂTİP: Süreyya Sadi BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Badak, mikrofonunuzu açıyorum, buyurun.
SADIK BADAK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız, Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli üyeleri, değerli bürokratlar, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz için son derece önem arz eden bir kanunu daha görüşüyoruz, 2011 yılı bütçe kanununu görüşmekteyiz. Bu genel müzakere esnasında birkaç konuya başlıklar hâlinde özetle temas etmek istiyorum ama öncelikle Hükûmete bir teşekkür de bulunmak istiyorum Antalya Milletvekili olarak. Tarihimizde önemli yer tutacak iki yılı geride bıraktık, çok önemli bir ekonomik krizi, bir buhran dönemini geride bıraktık. Bu buhranın, bu kriz döneminin Hükûmetimiz tarafından iyi yönetildiğine inanmaktayız. 1994, 1999 krizlerini, 2001 krizlerini hepimiz yaşadık. O dönemlerde yönetilemeyen krizlerin ülkemizde açtığı sosyal ve ekonomik yaraları hepimiz biliyoruz. Memnuniyetle görüyoruz ki Batı dünyası neredeyse yıkılırken ülkemiz bu iki yılı çok hafif yaralarla, sıyrıklarla atlattı, kriz iyi yönetildi, doğru kararlar verildi. Bu doğru kararların alınmasında, istikrar ortamının sağlanmasında gösterdikleri isabet sebebiyle Hükümetimize, bakanlarımıza özellikle teşekkür ediyorum.
Bugün ne mutlu ki hem iktidar hem muhalefet büyümeyi konuşuyoruz. Muhalefet mensubu değerli milletvekilleri “Evet, büyüme iyi ama Uzak Doğu daha hızlı büyüyor.” diyor. Yani biz ülkemizde gerilemeyi değil büyümeyi konuşuyoruz, bu memnuniyet verici bir şey. Pek çok ülke, pek çok Batı ülkesi geride dururken, geriye giderken bizim ülkemizde büyümeyi konuşabiliyoruz. Peki, biz bu örnek gösterilen Uzak Doğu ülkelerine göre neden daha az büyüyebiliyoruz? Çünkü bizim asıl pazarımız bu Batı Bloku ülkeleri, esasen biz Batı Bloku ülkeleri ile temel ekonomik alışveriş hâlindeyiz. Hükümet yine isabetli bir kararla son birkaç yıl içerisinde pazar payının çeşitlendirilmesi amacıyla hem komşularımıza hem doğu ülkelerine yöneldi. Bu defa değerli aynı muhalefet milletvekili arkadaşlar “Türkiye eksenini mi kaydırıyor?” demeye başladı. Oysa Türkiye’de krizin iyi yönetimi içerisinde bu pazar payının genişlemesi ve doğuya, Orta Doğu’ya açılma politikaları da yatmaktadır. Bunu da ifade etmek isterim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Onun için mi Birleşik Arap Emirlikleri 3’ncü sırada ihracatımızda.
SADIK BADAK (Devamla) – Tabii, onları da konuşalım.
Şimdi bu süre içerisinde, bu iyi yönetimin içerisinde toplam sekiz yıl boyunca nasıl bir sonuçla karşılaşıyoruz? Millî dağılımın düzeldiğini görüyoruz. 1994 yılında ülkemizdeki Gini katsayısına göre gayrisafi millî hasıladan en yüksek payı alan kesimin gayrisafi millî hasılanın yüzde 54,5’in, yaklaşık yüzde 55’ini almakta olduğunu görüyoruz. 2008 göstergeleri ise bunun yüzde 45’e indiğini gösteriyor. Sosyal barışın, ekonomik barışın en temel göstergesi gelir dağılımının düzelmesi.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde en varlıklı kesimin elde ettiği gelirden yüzde 10 pay alınmış daha az gelir elde eden kesimlere dağıtılmış. 1994’te en fakir kesim gayrisafi millî hâsıladan yüzde 4,5 alırken 2008 yılında bu rakam yüzde 6,5’a yükselmiş. İkinci, üçüncü, dördüncü dilimler de bunlardan iki puan, bir buçuk puan, üç puan gibi paylar almışlar. Böylece Türkiye’de, rakamsal olarak ifade edersek 700 milyar dolarlık toplam bir yıllık gayrisafi millî hâsılanın yüzde 10’u, 70 milyar dolar, en varlıklı kesimden alınmış, bütçe politikalarıyla, mali uygulamalarla diğer kesimlere aktarılmış, hiçbir problem meydana getirilmeden aktarılmış ve bu aktarma devam ediyor. Birkaç gün önce Sayın Millî Eğitim Bakanımız ifade etti, sekiz yıl boyunca ücretsiz dağıtılan ders kitaplarına yapılan harcama 2 milyar lira civarında. İşte bu, yüksek gelirli kesimlerden diğer kesimlere yapılan transferin, hukuk içerisinde yapılan transferin en belirgin göstergesi.
Bir başka, bu sosyoekonomik düzelmedeki temel iyileşmeyi de genel tüketim malların fiyatlarında nispeten düşme olarak görüyoruz. Gerek beyaz eşya gerek kahverengi eşyanın fiyatları düşmüş ve bu fiyatları korumakta. Ayrıca, inşaat maliyetlerinin de düşmüş olduğunu görüyoruz. İnşaatlarda uygulanan emlak alım harçlarındaki düzenlemeler, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenlemeler, gelir ve kurumlar vergilerinin oldukça aşağı indirilmiş olması inşaat maliyetlerini de aşağıya indirdi. Fiyatlar aşağıya inerken özellikle kamu çalışanlarının nispeten gelirlerinin yükselmesi bugün orta gelirin, orta gelirli vatandaşlarımızın artık sadece beyaz eşya değil, sadece otomobil değil konut alabilmelerini sağladı. Bugün bir polis aile karı koca çalışıyorsa, öğretmen aile uzun vadeli planlarla ev alabiliyor. İşte orta direğin yükseldiğini, geliştiğini gösteren en temel gösterge bu. Bu sebeple Hükümetin politikalarının isabetli olduğunu ifade etmek isterim. Bu gelir dağılımındaki düzelmenin devam etmekte olduğunu da görüyoruz.
Değerli Antalya milletvekilimiz, taş ocaklarından şikâyet etti. Doğrudur, özellikle önceki yıllarda ruhsat almış olan bazı taş ocakları çevreye ciddi zararlar vermekte. Bu şikâyetler hepimize intikal ediyor. Bu şikâyetleri Enerji Bakanlığına, ilgili bakanlıklara götürdük, bakanlıklar değerlendirdi ve geçtiğimiz yasama döneminde Maden Kanunu değişti. Daha önceki meskûn mahale olan 60 metre uzaklık bugün yeni kanunla 500 metreye çıkarıldı. Yeterli mi? Biz bunu da yeterli görmüyoruz. Özellikle turizmin yoğun olduğu bölgelerde, ilçelerde taş ocakları organize sanayi bölgelerinde toplanması gerektiğini düşünüyoruz, ifade ediyoruz, uzmanlar da bunu böyle teklif ediyorlar. Maliye Bakanlığımızla ilgili olan bölümü hazine arazileridir. Taş ocaklarının çok önemli bir kısmı hazine arazilerinde bulunuyor. Millî Emlak Müdürlüğümüz Enerji Bakanlığıyla yapacağı görüşmelerle özellikle turizm yörelerindeki taş ocaklarının, taş ocakları organize sanayi bölgelerinde toplanması yönünde bir politika geliştirirse bu, ülkemizde turizm yörelerinde çevrenin korunması açısından yararlı olur diye düşünüyoruz.
Yine Millî Emlakle ilgili bir dileğimi ifade edip sözümü tamamlamak istiyorum. Ülkemizde her ne kadar Sayın Ergin “üretim azaldı, tarım üretimi de azıldı” dese de göstergeler bunu doğrulamıyor; aksine, özellikle bizim yöremizde yaş meyve sebze üretimi yaklaşık on kat arttı son sekiz yılda. 2002 yılında yaş meyve sebze ihracatı Antalya’dan doğrudan ve dolaylı yapılan ihracat 40 milyon dolar düzeyindeydi, şu andaki rakam 1 Kasım 2010 itibarıyla 700 milyon dolar civarındadır. Bu yıl 1 milyar doları geçebilmesini ümit ediyoruz, sadece yaş meyve sebze ihracatıdır sadece Antalya’dan yapılan. Şimdi burada Millî Emlak Müdürlüğünün hazine arazilerini tarım alanlarına özellikle modern sera kullanıcılarına tahsis etme yönünde politikalarını geliştirmesini teklif ediyoruz, talep ediyoruz.
Bu vesileyle yasanın hazırlanmasında, 2011 bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen Sayın Bakanımız başta olmak üzere bürokratlara, ilgililere teşekkür ediyorum. 2001 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Badak, biz de teşekkür ederiz.